HAYATA VE AŞKA DAİR

İletişim için tıklayın!


 Merhaba Sevdiğim,

Şu an karmakarışık duygular içindeyim. Ben doğduğumdan beri hayat dolu bir insandım ve hala öyleyim. Şah damarımda tıkanıklık olduğunu öğrendiğimden beri, ilk defa ölüme yakın hissediyorum kendimi. Yaşamayı, nefes almayı seviyorum. Kalbimdeki aşk duygusunu da seviyorum. Daha yapacak çok şeyim var diye düşünürken, şimdi belki çoğunu yapamayacağım diye endişeleniyorum. Geçmişimi düşünüyorum; her zaman bir mücadele içinde oldum. Durağanlık bana göre değil. Ben her şeyden önce kendimi seviyorum. Allah'ın bana bahşettiği bu can zaten emanet; ben de o emaneti taşıyorum. Zamanı gelince, O canı geri alacak. Ruhum nereden geldiyse oraya geri dönecek.

Aklım erdiğinden beri, yaratılan her şeyde O'nun büyüklüğünü ve sanatını görmeye çalışıyorum. Bu dünyada o kadar güzellik var ki! Savaşlarda akan masum insanların kanlarına inat, yaşamda görebilen gözlere, duyabilen gönüllere o kadar detaylı şaheserler var ki! Belki de bu minik, minik gönül gözümle gördüğüm güzellikler beni hayata bağladı. Hacı Bektaş Veli demiş ya "İncitme, incinirsin." Ben bu sözü, duymadan önce de, bu sözü kendime hayat felsefem yapmıştım ve ona göre yaşıyordum. Kimseyi incitmedim ama incitmediğim insanlar nedense beni incitmekten hiç çekinmediler.

Ben bu hayatta sevginin iyileştiremeyeceği hiçbir şey olmadığına inanıyorum. Sevgi her şeyin ilacıdır. Bu yüzden, pozitif ve sevgi dolu insanların hastalıklarının daha kolay iyileştiğini düşünüyorum. Doktorlar buna "mucize" der. Ben yaşamın içinde hiç pes etmedim. Umutsuzluk duygusu içinde hiç olmadım. Umutsuzluk aşılayan insanlardan hep uzak durdum. Enerjim tükendiği zaman, bir kaldırıma oturup kalmışlığım da olmuştur. Ama sonra kendi kendime telkin verip, "Hey, kalk artık! Hiç yakışıyor mu sana böyle pes etmek? Kalk, toparlan, daha çok yolun var. Güçlü bir şekilde yürümeye devam edeceksin," diyordum. Birden ayağa kalkıyor ve güçlü bir enerjiyle önce gidip saçlarımı kestiriyordum. 

Saç kestirmek, benim için bir ritüeldi. Her zaman yeni bir başlangıcı temsil ediyordu. Bazen farklı renklerle boyuyordum, değişimin başlangıcıydı bu ritüeller. Sonrasında yeni bir şeyler yapmak ve öğrenmek için kararlar alıyordum. ''Yeni bir şeyler söylemek lazım'' diyordum. Ben bu sefer ilk defa afalladım ve hiç bir şey yapamadım. Bir an önce toparlanmam ve yeniden güçlü bir şekilde yola revan olmam lazım. Tabiat zayıf olanı affetmez. Güçlü bir şekilde, mücadeleye kaldığım yerden devam etmem gerekiyor.

Bir keresinde doktorun verdiği ilaçların hepsini bırakmıştım. Kendi kendime, "Ben yeterince güçlüyüm, bu ilaçlarla mı iyileşeceğim?" demiştim. Beyin mucize bir organ. Eğer ona iyi olduğunu ikna edersen, iyi oluyorsun zaten. Psikolojik ağrı diye bir şey var; aslında hiçbir yerde bir hastalık yok ama beyin seni kandırıyor, ağrıyor zannediyorsun. Bu yüzden hiçbir ağrı kesici işe yaramaz. Çünkü fiziken bir sorun yoktur. Beyin işte böyle mucize bir organ. 

Benim beynimle aram çok iyi. Kendime her zaman, "Sen güçlüsün, her şeyin üstesinden gelebilirsin," diyorum. Dünyada daha büyük acılar var. Senin yaşadıkların, okyanusta bir tuz tanesi belki de. Derdi veren Allah, elbet dermanını da vermiştir. Tek bir şey hariç: O da ölüm. Ölüm bir yok oluş değil, bir dönüşümün başlangıcı. Doğarken zaten belli öleceğin. Öleceğimizi bile bile yaşıyoruz bu hayatı. Tek sürpriz ise yaşamımızın nerede biteceği. Hayatın içinde mücadeleye dalıp hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarken, tek eksik olan şey yarın ölecekmiş gibi yaşamayı unutmak sanırım. Bize bahşedilen bu yaşamı, bize yakışan bir şekilde, hakkıyla yaşamamız gerekiyor. 

Bu hayata kendi isteğim dışında getirildim. Kendi isteğim dışında da bu hayattan ayrılacağım. Başta yazdığım gibi, hayat felsefem her zaman şu olmuştur: "İncitme, incinirsin." Ben bu yaşamdan koptuğum gün, peşimden ''İyi bilirdik" diyen insanların, yalancı şahitlik yapmamaları için hayat felsefemden hiç sapmadım. Ben bu dünyaya farklı bir ruh olarak geldim. Her zaman, her yerde farklı hissettim kendimi. Çirkin ördek yavrusunun hikayesindeki çirkin ördektim ben, büyüyünce kuğuya dönüşen. Farklı olan ruhum, benim gibi farklı bir ruha, sana aşık oldu. Bu dünyada eşi benzeri olmadığına inandığım bir aşk taşıyorum şu an, ruhumda, kalbimde.

Ben bu dünyadan geçip gidiyorum, yavaş yavaş kalbimdeki aşkla. Ne kadar yolum kalmıştır bilmiyorum, çünkü doğumum gibi ölümüm de sürpriz. :) Bugüne kadar beni üzen, inciten herkesi affediyorum, kalbimdeki sonsuz aşkının hatırına. Nefes almak, yaşamak çok güzel. Hele sevmek, aşkla sevmek… Bunu anlatmaya ne kalem yeter, ne şiirler, ne de hikayeler. Aşkımı anlatmak için kimsenin bilmediği bir lisan yaratmak isterdim. Sadece senin okuduğunda anlayacağın bir dil. Ama aşkın konuşmaya ihtiyacı yok ki! Ruhum, kalbim, zihnim her daim konuşuyor zaten seninle. 

Aşk aslında dilsizdir. Geçenlerde bir film izledim, aşkı anlatan. 90 dakika boyunca erkek ve kadın hiç konuşmadılar. Ama aşk vardı ve izlerken insanın içine işliyordu, kalbini sızlatıyordu. Aşk böyle bir şey aslında; ne konuşmaya, ne görmeye ihtiyacı var. Hissediyorum seni her an, her saniye kalbimde. Ruhuma, kalbime ve zihnime işleyen bir aşkın, neden konuşmaya ihtiyacı olsun ki! Bazen beynim, kalbim sancılanıyor. Hikaye ya da şiir doğurmak istiyorum o an. Kelimeler beynimde sıraya diziliyor. Yazmayınca o sancı geçmiyor. Bugün de böyle oldu. Şu an zihnimde sıralanmış tüm kelimeler döküldü buraya senin önüne. Huzur geldi birden kafamın içine.

Kalbimdeki sonsuz aşkın önünde ve senin ruhunun, kalbinin, zihninin, aklının önünde, saygıyla eğiliyorum. Bu aşkın ait olduğu, senin ruhunu ve kalbini çok seviyorum. Ben bu aşkı nefes aldığım sürece, her zaman içimde onurlu ve saygılı bir şekilde taşıyacağıma, beni yaratan Allah'a ve bu aşkın muhatabı olan, sana söz veriyorum.

Sevgimden kalkan yaptım etrafına, o seni her daim korusun!


19 Kasım 2024- Saat:18:00

Salı

BAHAR

"Güzel günler sana gelmez,sen onlara yürüyeceksin."Mevlana

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski