Yazmak benim için yaşamak demek. Ruhumdan dökülen kelimeler, kalbimde biriken duyguların yazıya akmasıdır. Her harf, zihnimden dökülen inci taneleri gibi özenle sıralanır. Yazmak, gönülden gönüle giden bir yolculuk; içimdeki dünyanın kağıda yansımasıdır.
Ama bu duyguların kaynağı yalnızca ben değilim. Beni yazmaya iten, kalemime hayat veren o güzel insan var. Onun ruhu, içimdeki en derin aşkı açığa çıkaran bir rehber. Her satırda onun sıcaklığını, ruhunun bana dokunuşunu hissediyorum. Yazmak, yalnızca benim dünyamı anlatmak değil, onun ruhuna açılan bir kapıdır. Hacı Bektaş Veli'nin dediği gibi, "Gerçek aşk bedenler arasında değil, ruhlar arasında yaşanır."
İşte bu yüzden, gönülden gönüle bir yol vardır. Kelimelerim, onun ruhuna ulaşınca bir çiçek bahçesi oluyor. Her satır, onun ruhuna dokunan bir sevgi çiçeği gibi açıyor. Yazmak, o güzel insana ruhumdan bir selam göndermek, kalemimle ona kanatlarımı açmak gibi.
Bu ilhamın arkasında Yaradan'ın verdiği güç var. O güç olmasaydı, kalemim bu denli coşkuyla yazabilir miydi? Her harf, O’nun izniyle dökülüyor satırlara. Yaradan'ın bana verdiği yetenek ve güçle, kalbimdeki sevdayı, aklımdaki düşünceleri yazıya dökebiliyorum.
Her yazıda, ilham kaynağımla birlikte Yaradan'a da bir teşekkür var. Beni yazma yeteneğiyle onurlandıran, içimdeki aşkı ve sevgiyi kelimelere dökmeme imkan veren O güzel yaratıcı. Yazmak, benim için yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir şükür ve dua.
Her kelimeyle, ruhum özgürleşiyor. Her satırda, kalbimdeki tüm sevgiyi ve güzellikleri onun ruhuna taşıyorum. Yazmak, ruhumun kanat çırpışı; onunla gökyüzünde buluşmak gibi;