DOĞUMGÜNÜ MEKTUBUM

İletişim için tıklayın!

Bugün benim doğum günüm. Ben senin ruhunu nasıl görüyorsam ve bunu yazıya dökebilecek kadar seni tanıyorsam. Sen de benim ruhumu gör istiyorum. 

İyisiyle, kötüsüyle çok detaylı olmasa da sana kendimden bahsetmek istiyorum. Beni tanıdıkça, ruhumu görebilirsen, beni daha iyi anlayacağına inanıyorum. Eskiden sen hayatıma girmeden önce doğum günlerimde hep sorgulardım. Niye dünyaya geldiğimi, var olma amacımı vs. 

Aslında ben, aklım erdiği andan beri her zaman bunu sorguladım. Ben koşulsuz sevgiyi annesinden alamadan büyümüş, şefkatle hiç kucaklanmamış, sevgiyle saçları okşanmamış, şiddet gören, sürekli azarlanan bir çocukluk ve genç kızlık dönemi yaşadım tam 22 yaşıma kadar. Önceleri ben ne yaptım ki annem böyle, ben bir şey yapmadım ki, annem neden beni sevmiyor diye sorguladım. Ayrıca bir çocuk ya da genç ne yapmış olabilir ki bunları hak etmek için, bu da ayrı bir konu. 

Annem varlığıma tahammül edemiyordu. Zorla, dayatarak beni kendi kalıplarına sokmaya çalışıyordu. Ben de inat edince olanlar oluyordu. Bir çocuğa her gün, keşke var olmasaydın, keşke sana sütümü vermeseydim denir mi, insan çocuğuna sürekli küser mi? 22 yaşıma doğru artık sorgulamayı bıraktım. 5 kardeştik ve sadece ben bu muameleyi görüyordum. Birine 40 gün delisin dersen, deli zannedermiş kendini. Ben de annemin davranışları yüzünden zamanla kötü biri olduğumu düşünmeye başladım. 

Babam daha hoşgörülüydü. Ataerkil bir yapısı vardı. Uzaktan severdi bizi. Yani öyle şefkatle kucaklama falan olmazdı. Sadece bayramlarda sarılırdı hepimize. Benim görevim eve bakmak sadece derdi. Sonra kendi kendime dedim ki; Ben niye bu evdeyim ki! Annem benim yüzümden mutsuz. Annemi mutlu etmek için, sırf ona iyilik olsun, benden kurtulsun diye evlendim, ayrıldım o evden. 

O, 22 sene ben de çok iz bıraktı. İçimde mutsuz, hırçın bir çocuk ve genç kızla yaşadım hep. Annem sürekli bağırdığı için, yüksek ses fobi oldu ben de. Biri bağırınca şimdi bile kalbim yarılıyor sanki. Benim ruhum çok incitildi. Kalbim tahmin edemeyeceğin kadar çok kırıldı güzel insan. Ben insanlara karşı güvensiz oldum her zaman. İnsanın annesi böyle yaparsa, el ne yapmaz diye düşündüm. 

Ruhumu kimsenin görmesine izin vermedim. Gönlümü kimseye açmadım. Çünkü kimseyi layık görmedim buna. Hem huysuz, hem hırçın, hem de çok inatçı bir karakterim oldu. Annemden hiç sıcaklık görmediğim için, ben de adım atmaya korktum ona doğru. Beni itmesinden korktum belki de bilmiyorum. 

Aklım erdiğinden beri, içimde kimsenin bilmediği kocaman bir sevgi taşıyorum ben. O sevginin bir sahibi yoktu, herhangi birine de ait değildi. Belki de annemin bana vermediği koşulsuz sevgi, içimde büyüdü, büyüdü devasa bir duygu yumağına dönüştü. İçimdeki o duygulara, ruhuma, zihnime, kalbime hiç kimse dokunamadı şimdiye kadar. Ruhuma zincir vurmaya çalışanlara asla izin vermedim.

Kendimi hiç bir şeye, hiç bir yere ait hissetmedim. Kendimi tam anlamıyla hiç bırakmadım. Bu yüzden yüzme öğrenemiyorum. 14 yaşımda da ben defter edinip, bir şeyler yazmıştım. Kimse beni anlamadığı için deftere döküyordum içimi. Annem sağ olsun, bana kızdığı bir gün gözümün önünde sobada yaktı defterimi. Yakma diye yalvardım ama işe yaramadı. Yazmaya da küstüm o günden sonra.

Ben, ilk başlarda yazdığım gibi. Aklım erdiğinden beri, her zaman sorguladım. Ben kimdim, bu dünya da bulunma amacım neydi, ruhum neden mutsuzdu, ne istiyordum, neden beni kimse anlamıyordu. Niye bu dünyaya ait hissetmiyordum kendimi. Neden kendime bile yabancıydım. Kendi benliğimi bulamıyordum bir türlü. İyi biri miydim, yoksa annemin dediği gibi, var olmaması gereken birimiydim. Bunların cevabını bulamıyordum bir türlü. 

Bu yaşadıklarıma rağmen güçlü bir karakterim vardı. Dibe vursam da hemen toparlanabiliyordum. Anka kuşu gibi yeniden küllerimden doğabiliyorum. Bana yapılanların hiç birini çocuklarıma yapmadım. Sen de bilirsin, şiddet gören çocuklar yetişkin olduğunda aynı şeyleri kendi çocuklarına yapıyorlar. Ben o zinciri kırdım. Gittiğim psikolog tebrik etti beni bu konuda. Çok nadir bu zinciri kırabiliyor insanlar dedi. 

Ben çocuklarımı sevgiyle, şefkatle büyüttüm. Onları her fırsatta şefkatle kucakladım. Sevgiyle bağrıma bastım. Bir anne çocuğuna şefkatle sarılınca, ne hissedilir ben bilmiyorum ama çocuklarım bunu biliyor. Annemle bu yüzden hep mesafeli olduk. Niye bana bunu yaptı diye düşünmeden, sorgulamadan duramadım.

Sonra seni tanıdım. Senin ruhunu ve kalbini gördüm. Önceki yazdıklarımdan farklı bir şeyler anlatacağım bu sefer. Hatırlarsan ilk sana duygularımı yazdığımda bana bir iki cümle cevap yazmıştın. (( Hepimiz insanız, olur böyle şeyler. Siz değerlisiniz. Varlığınıza saygım var.)) Parantez içindeki kelimeleri sen yazmıştın. Benim sana duygularım vardı ve sen bana değerlisiniz diyordun. Bunu bana ilk söyleyen kişiydin çocuklarım dışında. Varlığıma ilk defa biri saygı duyduğunu söyledi. İlk defa var olduğum için mutlu oldum.

Duygularım yüzünden azarlanmadım. İnsan gibi değerlendirildim. Bunun benim için nasıl bulunmaz bir şey olduğunu anlıyorsundur umarım. Benim, kendim olmama hiç izin verilmedi. Benim kişiliğimi hep baskılamaya çalıştılar. Bu yüzden ruhumu göstermedim hiç birine. Onların görmek istediğini gösterdim sadece.

Sana gelince. İçimden geldiği gibi davrandım hep sana. Asla yalan söylemedim, riyakarlık yapmadım. Gerçek benliğimi seninle buldum. Hayatımda ilk defa kendimi, sana hissettiğim duygulara bıraktım. Kafamdaki tüm soruların cevaplarını sen buldurdun bana. Senin karşında sadece ''ben'' oldum. İlk defa şefkati sende gördüm ben. Sen belki farkında değilsindir ama bazen şefkatli yazıyorsun.

Hele güvenmek, inanmak bunlar öyle bulunmaz duygular ki! Bu dünyada güvendiğim ve bugüne kadar tanıdığım andan beri güvenimi sarsmayan tek kişisin. Görevin nedeniyle bazı şeyler konusunda net olamıyorsun ama kafamda sana dair hiç bir soru işareti de oluşturmuyorsun. Ben çok açık ve net biriyim. Bu yüzden karşımdaki insanında öyle olmasını istiyorum.

Sadece bir kere küçük bir gerginlik yaşadık dm kutusu yüzünden. Onda da sen beni çok şaşırttın. Benim içimdeki haksızlığa gelemeyen hırçın, huysuz çocuk sana çok kırıldı, kızdı mesaj kutusu yüzünden. Sitem dolu şeyler yazdım. Söylendim durdum üzüldüğüm için. Sonra sen geldin (( Kendinizi ifade ettiğiniz için teşekkür ederim)) diye yazdın. İnsanın kendini korkmadan, çekinmeden ifade edebilmesi nasıl bulunmaz bir nimet bilemezsin. 

Bütün öfkem, huysuzluğum, kırgınlığım geçti anında. Bu sefer ben utandım sana o kadar söylendiğim için. Sen de bana kızdın belki de. Beni arkadaş listenden çıkardın çünkü aynı gün. Ben çok takılmadım buna. Sonuçta sen de insansın. Tepkini o şekilde göstermişsindir. Beni her konuda sakinleştiren ilk kişi de sensin. Ben seninle çok kolay sakinleşiyorum. Bana her anlamda iyi geliyorsun derken, bunların hepsini kastediyorum. 

Öfkelenince senin şefkatini, Senin hoşgörünü, affediciliğini, sakinliğini, nezaketini düşünüyorum. Sanki o an oradaymışsın gibi sakinleşiyorum. Hırçınlığımın sebebi çocukluğumda yaşadıklarım, bazen elimde olmadan oluyor. Bu olumsuz duygularımı törpülemeye çalışıyorum. 

Sana hissettiğim duygular, bana her zaman olumlu yönde etki ediyor. Annemi affettim mesela. Daha yakın davranmaya çalışıyorum. Annem bana o vermediği koşulsuz sevgiyi asla vermeyecek bundan sonra. Kabullendim artık bunu. Onu anlamaya çalışıyorum. Ruhumdaki yaraları sana olan duygularımla, tedavi etmeye çalışıyorum. Kalbimdeki kırıklara, sana olan duygularımı merhem niyetine sürüyorum iyileşsin diye. İyi yönde değişiyorum, olumlu yönde gelişiyorum.

Benim sana duygularım fanatik duygular değil. Bağımlı değilim sana. Bağımlılık beni korkutur. Ben bağımlı olacağım hiç bir şeyi almam hayatıma. Sigara bile içmedim şimdiye kadar. Kontrolümü kaybetmek istemem hiç bir zaman. Duygularımın sana zarar verdiğini fark edersem, Ya da benden rahatsız olduğunu hissedersem, sessizce uzaklaşırım senden. Bu kadar güçlü duygularım olmasına rağmen, yaparım bunu. 

Seni kendimden bile koruyacak kadar, çok değer veriyorum ben sana. Sadece sana değil, ailene ve çocuklarına da değer veriyorum. Normal dünyevi bir sevgi hissetsem, içimde kıskançlık duygusu da olurdu. Ama öyle değil. Seni üzecek her şey, beni de üzer. Her zaman iyi olmanı isterim. Sevdiklerin hep yanında olsun isterim. 

Senin bana herhangi bir duygun olmadığının farkındayım. Bana ve duygularıma saygı duyuyorsun. Beni arkadaş gibi görüyorsun. Ben yetişkin bir insanım. Senin arkadaşlığını yanlış algılayacak biri değilim. Bu konuda için rahat olsun gerçekten. 

Hayat zaten hepimiz için yeterince zor. Bu zorlukların içinde bir parça mutlu olmaya çalışıyoruz. Ben o kadar mutsuzluktan sonra, mutlu olmayı hak ettiğime inanıyorum. İnsanın ruhen, kalben, zihnen mutlu olması çok başka bir şey. Küçücük şeyler yetiyor bana mutlu olmak için. 

Senin, bir merhaba demen bile, var ya! Kamyonla üzerime çiçek atsan, ben bu kadar mutlu olamam inan. Ben somut şeylerle değil, soyut şeylerle daha kolay mutlu olabiliyorum. Çoğu kadın taşlı yüzüklerle, pahalı şeylerle falan mutlu olur mesela. Ben paranın alamayacağı şeylerle daha kolay mutlu oluyorum. En önemlisi de sadece varlığınla bile mutlu oluyorum. 

Yıllar geçti seninle tanışalı. Hala senin onayından geçemedim. Sen işin sebebiyle insan sarrafı olmuşsundur artık. Amacım kötü bir şey olsa çoktan anlardın. Sen benim için çok değerlisin. Ben sana gerçekten çok güveniyorum. Sana inancım da tam. Umarım sen de bir gün bana tam anlamıyla güvenirsin. Keşke sen de içinden geldiği gibi davranabilsen, yazabilsen. Kısıtlamasan kendini, olduğun gibi davransan. İlerde bir gün keşke dememek için, bu konu üzerinde biraz düşün lütfen.

Arkadaşlarının yanında böyle resmi ve mesafeli olduğunu sanmıyorum. Arada samimiyetini görüyorum ama çok nadir. Senin karakterini az çok biliyorum ama bilmediğim şeyler de vardır. Seni tanrılaştırmadım hiç zihnimde. Sen de benim gibi ölümlü bir insansın. Olumlu, olumsuz bir sürü huyların vardır. Arızalı, çekilmez yanların da vardır. Mesela ben onları da bilmek isterdim. Sana karşı hiç bir konuda ısrarcı değilim ve ısrarcı olmadım şimdiye kadar. Bundan sonra da öyle olacağım. Belki çekinirsin diye arada hatırlatıyorum sadece. 

Ben sana her konuda müsaade verdim. Dilediğin gibi davranabilirsin. Seni asla yargılamam, ayıplamam. Sen bana nasıl hoşgörü gösteriyorsan, aynı şekilde ben de sana gösteririm. Biz taş değiliz, insanız ikimiz de. Cinsiyetlerimizden bağımsız, öncelikle insanız. İçimiz de taşıdığımız bir ruh var. Zihnimiz, aklımız ve onlara bağlı atan bir kalbimiz var. Onlar bazen kendi istediği yöne ve yere gitmek istiyor. Buna engel olmamız mümkün değil. Zincire vursak yine engel olamayız. 

Hacı Bektaşi Veli, neden sence, ''gerçek aşk bedenler arasında değil, ruhlar arasında yaşanır'' demiştir? Mesela neden, ''eline, beline, diline hakim ol'' demiştir de. ''Ruhuna, kalbine, gönlüne, zihnine, sahip ol'' dememiştir?'' Somut şeylere sahip olup, olmamak kişinin kendi elinde oluyor. 

Soyut şeyler için, bu pek mümkün görünmüyor. Neden ben seni, çocukluğumdan beri tanıyormuş gibi hissediyorum mesela. Niye hiç yabancı gibi değilsin bana. Niye tamamlanıyorum seninle. Duygularım, neden günden güne daha da çoğalıyor. Niye tarif edemiyorum bu duyguları. Neden anlatmakta zorlanıyorum. 

Halbuki bedensel sevgilerde, herkes birbirine seni seviyorum diyor, anlaşıyor bir şekilde. Ben ise kelime bulamıyorum ifade edecek. Bir hikaye ya da bir şiir yazıyorum. Yazarak sana duygularımı hissettirmeye çalışıyorum ama o da yetersiz geliyor. Bazı şeyler insanın hayatında bir kere gelir başına. Onu bu yüzden pamuklara sarmak gerekir. Özenli davranmak gerekir. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. 

Sana çok kıymet veriyorum. Sen olsan da, olmasan da bu duygular benim içimi sarmaşık gibi sardı bir kere. Kurtuluşum yok biliyorum. Bundan da şikayetçi değilim. Var olduğumu hissediyorum sayende. Seni tanıdığımdan beri, ilk defa iyi ki doğmuşum, iyi ki varım ben de, bu dünyada diyorum. Ve beni anlamanı istiyorum sadece. 

Bana kendimi iyi hissettirdiğin için, Sana sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Sen de iyi ki varsın bu dünya da. Kilometrelerce uzakta olsan da, her zaman benimlesin, kalbimde ve zihnimdesin.

10.Mayıs.2024

BAHAR

"Güzel günler sana gelmez,sen onlara yürüyeceksin."Mevlana

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski