YÜZÜ OLMAYAN ADAM

İletişim için tıklayın!

Lokantaya yeni işe başlayan garson merakla pencere kenarındaki masada sessiz sedasız oturan kızıl saçlı kadına bakıyordu.
Tam masaya gitmek için adım atmışken, şef garson omzundan tutarak;
-Gitme o masaya, dedi.
Garson merakla;
-Ama neden müşterinin siparişini almayacak mıyım?
Şef garson;
-O müşterimiz her gün gelir o masada biraz oturur bir şeyler yazar elindeki deftere ve yemek yemeden çeker gider, sen masaya gitme boş ver!
Garson;
-Kim bu kızıl saçlı kadın sen tanıyor musun diyerek, meraklı bakışlarla şef garsona baktı.




Şef garson derin bir iç çekti, yüzünü garip bir hüzün kaplamıştı. Söze nereden başlayacağını bilmiyordu;
-Yıllar önceydi…
******
*****
***

Kadın öğle yemeği için çalıştığı iş yerinden çıkmış kendine uygun bir mekan arıyordu. Sağa sola bakınarak yürümeye devam etti. Genelde salaş yerlerde yemek yemeyi severdi. Çok farklı lezzetleri o tarz yerlerde daha kolay bulabiliyordu. Bir kere gittiği yere ikinci kez gitmeme gibi bir alışkanlık edinmişti kendine. Yolun karşı tarafında ilginç bir lokanta dikkatini çekti. Bu lokantanın ilginçliği camına yazılan yazıdan kaynaklanıyordu. ‘’Burada bir kere yemek yiyen, mutlaka yine gelir’’. İlginç bir o kadarda merak uyandıran bu yazıyı okurken tebessüm etmişti. Hiç zaman kaybetmeden lokantadan içeriye girdi. İçeriye bir göz attı kendine oturacak uygun bir yer bakarken, bir yandan da o derinden gelen müzik sesine dikkat kesilmişti. Cam kenarında bir masada karar kılarak sandalyesine oturdu. Lokanta gri tonların ağırlıkta olduğu dekorasyonu, şatafatsız görüntüsüyle hayranlık uyandıracak kadar sade bir görüntüye sahipti.

Lokantanın garsonu elinde yemek listesiyle masaya yaklaştı.
-Buyurun efendim ne arzu edersiniz?
-Listeye bir göz atayım size haber veririm, dedi kadın.

Listeye iyice inceledi ama hepsi neredeyse daha önce denediği yemeklerdi. Garsona gelmesi için işaret yaptı.
-Sizden bir şey rica edebilir miyim?
-Tabi efendim buyurun.
-Ben bu yemeklerin neredeyse hepsini daha önce tattım. Daha farklı bir yemek tatmak isterdim.
Acaba aşçınızı buraya çağırmanız mümkün mü? diye sordu ve merakla garsonun vereceği cevabı bekledi.
Garson;
-Ben gidip aşçıya bir sorayım böyle bir taleple ilk defa karşılaşıyorum o yüzden sormadan bir şey söyleyemem, dedi.

Kadın heyecanla alacağı cevabı bekliyordu. Aradan 15 dakika gibi bir zaman geçti. Garson geldi ve;
-Hanımefendi aşçımız masaya gelemeyeceğini ama bir isteğiniz varsa not yazmanızı ve benim kendisine İletmemi istedi. Kadının yüzü hafiften asıldı ve çantasından kağıt kalem çıkararak şu notu yazdı.

Sayın Şef Aşçı,

Bana öyle bir yemek yapın ki! Yaptığınız yemeğin tadı ağızda eşsiz bir tat bıraksın ve hiç unutulmasın!. 


Garson notu alıp hemen mutfağa götürdü. Kadın ilk defa böyle bir şey yapmıştı ve sonucu ne olacak diye merakla beklemeye başlamıştı.

Şef aşçı mutfakta sağa sola emirler yağdırıyordu. Garson, aşçıya yaklaşıp notu uzattı. Aşçı notu okurken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Böyle bir talep ilk defa geliyordu ve bu talep onu bir hayli
şaşırtmıştı. Genelde yemekleri yardımcıları yapar o ise yapılanları denetler ve mutfağı organize ederdi.
İçinde garip bir merak uyandı. Notu yazan kişiyi görmek için mutfakla lokanta arasında bulunan küçük pencereden lokantanın içini gözleriyle taramaya başladı. Her masada birkaç kişi oturmuş yemek yiyordu. Pencerenin kenarındaki masada oturan kızıl saçlı kadına gözleri takıldı. İçinde garip bir duygu hissetti. ‘’Notu o kadın yazmıştır kesin’’ dedi kendi kendine…

Ona bugüne kadar hiç denemediğim tarifi olmayan doğaçlama farklı tatta bir yemek yapmalıyım diyerek hemen işe koyuldu.

Aşçı her türlü malzemeyi içinden geldiği gibi kullanarak bugüne kadar hiç yapmadığı bir yemek yapmıştı.
Yemeği yaparken sadece o yemeği bekleyen kızıl saçlı kadına ve yemeğinin ona vereceği farklı hazza odaklanmıştı. Garsona seslendi;
-Yemek hazır müşteriye servis yapın hemen!
-Tamam şefim, diyerek garson yemeği alıp mutfaktan çıktı.

Kadın garsonun elinde tabakla geldiğini görünce gülümsedi.
Garson;
-Hanımefendi yemeğiniz biraz gecikti özür dilerim. Aşçı yemeği bizzat kendi yaptı o yüzden beklettik sizi.
-Önemli değil rica ederim. Beklemek keyifliydi, dedi kadın. Teşekkür ederek garsona yemeği tatmak için eline çatalı aldı. O sırada aşçı küçük pencereden merakla kadının yemeği tattığında yüzünde oluşacak ifadeye bakıyordu. Kadın yemekten bir parça alarak ağzına koydu ve gözlerini kapatarak yemeğin tadını almaya çalıştı.

Ağzına çok hoş, çok farklı bir tat yayılmıştı. Bu tadı daha önce hiçbir yemeği yerken almamıştı. Gözlerini açmak istemiyordu. Ağzının içinde hissettiği o tat beyninin kıvrımlarına kadar ulaşmış müthiş haz almıştı. Nerede olduğunu, kim olduğunu bile unutmuş kendini sadece yediği bu farklı tatta olan yemeğin keyfine bırakmıştı. Aşçı ise küçük pencereden seyrettiği kızıl saçlı kadının, onun yaptığı yemeği yerken yüzünde beliren o kendinden geçme ifadesine hayran olmuştu. Yaptığı yemeği nasıl yaptığını ve içine koyduğu malzemeyi not etmemişti ve nasıl yaptığını da tam olarak bilmiyordu. Tek bildiği o yemeği kızıl saçlı kadına armağan etmek için yaptığıydı.

Kadın yemeği bitince garsonun sesiyle kendine geldi.
-Nasıl buldunuz efendim yemeği?
-Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar güzeldi. Daha önce hiç tatmadığım bir tat vardı bu yemekte.
Acaba rica etsem bu yemeğin tarifini aşçı bana yazabilir mi? Cidden merak ettim bu yemek nasıl yapıldı?
Garson;
-Üzgünüm hanımefendi aşçı bu yemeği doğaçlama yaptı o yüzden de tarifi yok. 
Kadın;
-Peki aşçıya teşekkür etmem mümkün mü? Böyle güzel emek verilmiş bir esere kayıtsız kalmak istemem.
Garson;
-Aşçı müşterilerle görüşmüyor efendim ama ben teşekkürünüzü mutlaka ileteceğim bundan emin olabilirsiniz.
Kadın çaresizce garsona baktı ve;
-Peki bana hesabı getirir misiniz hesabı ödeyip işime döneyim bir an önce.
Garson mutfağa gitti ve biraz sonra geriye geldiğinde kadına;
-Aşçı yaptığı yemeği size armağan ettiğini söyledi. Yediğiniz yemeğe paha biçemezmiş. Borcunuz yok afiyet olsun efendim.
Kadın;
-Çok teşekkür ederim. Aşçıya selamlarımı ve teşekkürlerimi iletin lütfen diyerek masadan kalktı.
Garson;
-Tekrar bekleriz, diyerek kadını kapıya kadar uğurladı. Kadın düşünceli bir şekilde yürüyordu.

‘’Bir kere gittiğim yere ikinci kez gitmeyen ben ilk defa bir yere ikinci kez gitmek istiyorum’’
Hiç görmediği hatta sesini bile duymadığı birinin yaptığı yemek onu mest etmiş, yediği yemekten müthiş haz almıştı. Damağında hala yediği yemeğin tadı vardı ve o tat gitmesin diye su bile içmek istemiyordu. Hatta bir an acaba bugün bir daha yemek yemesem, aç kalsam bu tat damağımda kalır mı diye saçma sapan bir düşünceye bile kapıldı. Kararlıydı yarın öğle yemeğinde aynı yere yeniden gidecekti ve aynı masaya oturup aynı yemeğin gelmesini bekleyecekti.

Garip bir his vardı içinde bir türlü anlam veremediği ve bunun ne olduğunu şimdilik anlamakta zorlanıyordu. Yoğun bir günün ardından geceliğini giyip yatağa bıraktı kendini. Birden öğle yemeğinden sonra ağzına bir lokma bile bir şey koymadığını ve aç olduğunu fark etti. Umursamadı bu durumu çünkü ertesi gün yine aynı yere gidip aynı yemeği bekleyecekti. Kadın uykusunda kendini o gri lokantada pencere kenarında oturduğu masada aynı yemeği beklerken gördü. Bekliyordu ama ortada ne yemek ne de garson yoktu. O ise bekliyordu. Sabah uyandı hemen hazırlanıp yemek yemeden dışarı çıktı. Öğleye kadar çalıştı ve öğlen yemeği saati gelince oyalanmadan bir gün önce gittiği lokantanın kapısına attı kendini. Heyecanla içeriye girdi. Ne garip dedi kendi kendine bir yemek için bu kadar kalp çarpıntısı fazla değimli? Aynı masaya gidip oturdu Ve beklemeye başladı.
Garson onu tanımıştı ve masaya gelmeden önce lokantanın mutfak kısmına geçmişti.
Garson;
-Şefim dünkü kadın yine geldi, dedi.
Aşçı;
-Sen masaya gitme ben yemeği hazırlarım şimdi sen de kadına götürüp ikram edersin dedi.
Ve hemen yine yemeği yapmaya başladı. Bir gün önce olduğu gibi doğaçlama kafasına göre her türlü çeşni ve baharatı kullanarak harika bir yemek daha hazırladı. Yaptığı yemeklerin tadına bakmıyordu. Çünkü biliyordu ki kızıl saçlı kadın, yaptığı yemeği yerken çok farklı bir tat alıyordu. Kadın masaya garsonun gelmemesinden karamsarlığa düşmüştü. Anlam veremedi gelmeyişine ve tam kalkacaktı ki garson elinde tabakla göründü. Kadının içi içine sığmadı heyecanla çatalı kaşığı aldı eline yemeğin gelmesini bekledi. Garson gülümseyerek tabağı masaya koydu.

Ve;
-Sanırım bu yemeği bekliyordunuz, dedi.
-Evet bu yemeği bekliyordum ve bundan sonrada her öğlen gelip bu masada bu yemeği bekleyeceğim aşçına söyle bunu, dedi. Garson başıyla onay vererek;
-Peki iletirim efendim. Afiyet olsun, diyerek masadan uzaklaştı.

Kadın yemekten bir lokma alıp ağzına götürdü. Birden soyutlandı her şeyden sanki bir sis perdesi geldi ve her şey görünmez oldu. Gözlerini kapadı ve yemeğini öyle yemeğe devam etti. Sanki bu yemeği yerken kendini başka bir dünyada buluyordu. İçinde eşsiz duygular hissediyordu anlam veremediği. Öyle garip bir tat vardı ki bu aşçının yaptığı yemeklerde. Farklı duyguların içinde, farklı tatlarda yolculuklar yapıyordu sanki. Yine büyük bir keyifle yemeğini yedi. Ve gözleri lokantanın mutfak kısmına açılan kapısına takıldı.

Yemeği yapan kişi oradaydı ve o kapıdan içeriye girse onu hemen görebilecek kadar çok yakındaydı.
Kadın kapıya bakarken o sırada aşçıda mutfağın küçük penceresinden onu seyretmekteydi. Aşçı, kızıl saçlı kadın yemeğini yerken büyük bir hayranlıkla onu seyretmekten müthiş keyif almaya başlamıştı. Kadının yemeği yerken yüzünde beliren o benzersiz mutluluk ifadesi  için her gün ona bıkmadan usanmadan yemek yapabilirdi.

Kadın yemeğini bitirmiş ve garsonu çağırıp hesabı istedi. Garson;
-Hanımefendi size yapılan bu yemekler aşçının armağanıymış. Armağana para alınmaz biliyorsunuz.
Siz ne zaman isterseniz buyurun gelin aşçımız size özel yemekler yapıp armağan edecekmiş.
Kadın;
-Aşçınızla beni tanıştırır mısınız? diye sordu.
-Özür dilerim bu konuda size yardımcı olamam. Aşçımız kendi isterse zaten gelir sizinle tanışır, dedi.

Kadının yüzü asıldı ve ;
-Peki o zaman kendisine yaptığı yemeklerin harika olduğunu söyleyin. Ben yemek yediğim hiçbir yere
ikinci kez gitmedim şimdiye kadar ama buraya karşı koyamadığım bir şekilde gelme isteği var içimde.
Aşçınıza söyleyin sanırım ben onun yaptığı yemeklere ve o yemeklere verdiği elinin lezzetine aşık oldum.
Garson duyduğu sözler karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Sadece başını sallayarak kadının ricasını onayladığını belirtti. 

Aşçı kadının söylediklerini küçük mutfak penceresinden duymuştu. Ve tuhaf bir heyecana kapılmıştı.
Kadın masadan kalkıp giderken aşçı peşinden onu izliyordu. Kısık bir sesle;
-Yarın yine gel kızıl saçlı güzel kadın, demişti. Aşçı artık her gün kadının yolunu gözlüyordu. Sabırsızlıkla yeni ve farklı tatta yemekler yapıp sunmak için kadının gelmesini bekliyordu. Tek korkusu kızıl saçlı kadının bir gün dayanamayıp lokantanın mutfağına girip onu görmesiydi.

Kadınında aşçıdan bir farkı yoktu. Her öğlen saatini iple çekiyor öğle yemeği dışında ağzına bir lokma yemek koymuyordu. Aşçının yemeklerini her gün aynı lokantaya gidip aynı masaya oturup keyifle yiyordu. Aşçı hiçbir zaman aynı yemeği yapmıyordu. Her öğlen yaptığı yemek farklı tatlarda oluyordu. Tam iki yıl boyunca bu böyle devam etti. Kızıl saçlı kadın her öğlen aynı lokantaya gidip, aşçının yemeklerini bıkmadan, usanmadan yedi. Aşçı ise her öğlen kızıl saçlı kadına armağan olarak keyifle kendi elleriyle doğaçlama bir yemek hazırladı ve o yemeği ikram etti.
Kadın bir gece rüyasında kendisinin, aşçıyı görmek için lokantanın mutfak kısmına geçtiğini gördü. Yüzünü hayal meyal gördüğü bu adama hiç bir şey söylemeden sımsıkı sarıldı. Yüzünü görmeye çalışırken, sıkıntı içinde uykusundan uyandı. Sanki yıllardır tanıdığı biri ona sarılmış gibi kalbi titredi. Aşçının yüzünü hatırlayamıyordu bir türlü. Ne kadar gerçekti o sarılış ve aşçının onu sanki içine sokmak istercesine sarılması rüya bile olsa, etkilemişti kadını.

Kısık bir sesle kendi kendine konuşmaya başladı;
‘’Aşçı, yarın yemeğimi yedikten sonra o mutfağa gelip mutlaka seni göreceğim. İki sene oldu bir kere çıkmadın o mutfaktan. Neden kendini gizliyorsun benden? Tanımadığın birine nasıl o kadar güzel yemekler yapıp armağan ediyorsun bunu soracağım sana. Sıradan biri değilsin sen bundan eminim, hissediyorum bunu’’ .

Kendi kendine sayıklayarak yeniden uykuya daldı. Sabah uyandı hemen işe gitmek için hazırlandı.
Bugün onun için önemliydi çünkü ona bir yıldır eşsiz yemekler yapan ve armağan eden gizemli aşçıyı görecekti. Öğlen yemeği saati geldiğinde daha bir aceleyle lokantanın yolunu tuttu. Lokantanın kapısına geldiğinde şaşkınlıktan bakakaldı. Çünkü ilk defa lokanta kapalıydı. Camdan içeriye baktı kimseler yoktu. Yan taraftaki dükkana girip lokantanın neden kapalı olduğunu sordu tatmin edici bir cevap alamadı.

Bu hiç beklemediği bir şeydi ve ne yapacağını bilmiyordu. Biraz lokantanın önünde bekledi ama gelen giden yoktu. Oradan ayrıldı ve dolaşmaya başladı.
Rastgele bir kafeye girdi ve masalardan birine oturdu. Garsonlardan biri geldi ve;
-Buyurun efendim ne alırsınız?
-Kafana göre takılırsın, fark etmez, dedi kadın.
Garson ilk defa böyle bir cevapla karşılaştığı için şaşkın bir ifadeyle mutfağa yöneldi. Kadının aklı hala lokantada ve aşçıdaydı neden kapalıydı lokanta aklı ermiyordu bir türlü.
Az sonra garson elinde bir tabak yemekle geldi ve masaya tabağı bıraktı.

Kadın teşekkür ederek yemeğe baktı. Hiç içi çekmiyordu canı yemek, yemek istemiyordu. Bir lokma aldı yemekten tatsız tuzsuz bir yemekti. Ağzındaki yemeği yutamadı peçeteyle alıp tabağın kenarına koydu. Garsonu çağırdı hesabı istedi.
Garson;
-Ama daha yemekten bir kere bile almamışsınız, yemediğiniz yemeğin parasını mı ödeyecek siniz ?
Kadın;
-Lütfen ben bu yemeği istedim sonuçta parasını da ödemek zorundayım diyerek masaya yemeğin parasını bırakıp aceleyle kafeden çıktı. Yeniden lokantanın olduğu caddeye gidip lokanta açılmış mı diye baktı. Ne yazık ki umudu boş çıkmıştı. O gün iş yerinden izin aldı eve erken gitti ve dinlenmeye çalıştı. İçinden çalışmak gelmiyordu. ‘’Neyse yarın açılır herhalde lokanta bu kadar büyütmem biraz saçma oldu sanırım’’ dedi içinden.

Ertesi gün öğle saatinde lokantaya gitti yine kapalıydı lokanta. Daha ertesi gün yine gitti, lokanta hala kapalıydı. Beş gün boyunca her öğlen saatinde o lokantaya bıkmadan usanmadan gitti.  Ama ne olduysa lokanta açılmıyordu bir türlü. Beş gündür ağzına bir lokma yemek koymamıştı. ‘’Nasılsa lokanta açılacak eninde sonunda o zaman aşçının o mükemmel yemeklerinden yerim kendime gelirim’’ diyordu.

Altıncı gün öğlen yine lokantanın kapısına gitti. Lokanta açılmıştı sevinçle içeriye girdi. Yine aynı masaya oturdu yemeğini beklemeye başladı. Bu sefer uzun süre bekledi.
Aynı garson elinde yemek tabağıyla mutfak kapısında belirdi. Kadın tebessüm etti garsonu görünce.
-Neredesiniz kaç gündür kapalıydı burası hayırdır bir sorun mu var, dedi.

Garson;
-Buyurun yemeğiniz hanımefendi, diyerek masadan ayrıldı ve kadının sorusuna cevap vermeden geçiştirdi.

Kadın ‘’sen yemeğini yesene, dedektiflik yapmayı bırak’’ diyerek içinden söylendi. Yemekten bir parça alan kadın neye uğradığını şaşırdı. Yemeği hemen ağzından peçeteye çıkarıp tabağın yanına koydu ve garsona gelmesi için işaret yaptı.

Kadın;
Bu ne aşçı mı değişti? Bu yemeğin tadı berbat hiç beğenmedim daha öncekilere hiç benzemiyor.
aşçıyla görüşmek istiyorum çağırır mısınız? dedi.

Garson;
-Hanımefendi aşçı artık kişiye özel yemek yapmıyor!
-Hayır ben aşçıyla görüşeceğim, diyerek kadın yerinden kalktı lokantanın mutfak kapısına yöneldi.
Garson kadına engel olmaya çalıştı ama başaramadı.

Mutfağa dalan kadın;
-İki seneden beri bana her öğlen birbirinden güzel yemekler yapan aşçı hanginiz siniz?
Şef olduğu belli olan bir adam öne çıkarak;
-Hanımefendi o aşçı artık burada çalışmıyor ayrıldı bir hafta önce, dedi. Kadın heyecanla;
-Olsun ayrılsın sorun değil. Siz bana yeni çalıştığı yerin adresini verin ben gidip onu arayıp bulurum, diyerek yeni şef aşçının gözlerinin içine baktı.
Şef aşçı gözlerini kadına dikerek;
-Hanımefendi onu hiçbir yerde bulamazsınız. Lütfen sakin olun evinize gidin, dedi.
-Ne demek hiç bir yerde bulamam, ayrılırken mutlaka yeni iş adresini arkadaşlarına vermiştir.
Lütfen rica ediyorum onunla konuşmam lazım bana yardımcı olun, diyerek çaresiz gözlerle şef
aşçıya baktı.

Şef aşçı;
-Peki hanımefendi madem önceki çalışan şef aşçıyı bu kadar önemsiyorsunuz dinleyin o zaman. Altı gün önce size her öğlen birbirinden leziz yemekler yapan aşçı arkadaşım işe gelmedi. Aradık telefonu servis dışı olmuş ulaşamadık. Bize verdiği ev adresine bir arkadaşı gönderdik oraya da hiç uğramamış. Birden ortadan kaybolduğu için lokanta ve çalışanları mağdur olmuş. Yeni bir aşçı bulana kadar mecburen kapatmışlar lokantayı. Ben de izindeydim yeni döndüm. Aşçının nereye kaybolduğu konusunda başka bir bilgimiz yok ne yazık ki!

Kadının gözleri doldu ve sessizce lokanta kısmına geçip her zaman oturduğu masaya oturdu.
Kalbinin acısıyla, gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Kısık bir sesle kendi kendine konuşmaya başladı;
‘’Bir kere bile seni göremedim, bir kere bile sesini duyamadım. Bana her öğlen kendi ellerinle hiç tatmadığım güzellikte yemekler yaptın. Kimsin sen, neden bana her gün yemekler yapıp armağan ettin? Neden ortaya çıkmadın, neden bir kere olsun kendini bana göstermedin? diye kendi kendine sorup durdu. Sessizce gözyaşı döken kızıl saçlı kadın sonra sessizliğe büründü. Elini kalbine koyup derin bir iç çekti. Bir süre daha masada oturduktan sonra çaresizce ayağa kalkıp, lokantadan ayrıldı.
Sonra ki günlerde kızıl saçlı kadın aşçıyı çok araştırdı. Kimse aşçı olması dışında onunla ilgili bir bilgiye sahip değildi. Aşçıya dair ne bir fotoğraf, ne bir başka bilgi vardı elinde. Yüzü olmayan bir adamı arıyordu. Aşçıyı sadece yaptığı yemeklerden tanıyabilirdi. Kadın birçok lokantada aşçıyı aradı bıkmadan usanmadan, fakat hiçbir ize rastlayamadı. Sürekli kendine şu soruyu soruyordu. İki yıl boyunca ona eşsiz yemekler yapıp armağan eden Aşçı, arkasında hiç bir iz bırakmadan neden birden bire ortadan kaybolmuştu?

********
*******
*****
***
2020 Mart

BAHAR

"Güzel günler sana gelmez,sen onlara yürüyeceksin."Mevlana

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski