AŞK GÖREVE ENGEL OLMAZ

İletişim için tıklayın!


Merhaba Gönüldaşım,

Biliyorum, önceliğin vatanın. Senin adanmışlığın, benim sana olan sevgimin en büyük ilham kaynağı oldu. Benim sana olan aşkım, ne senin ailene ne de senin yeminine bir tehdit. Bu aşk, senin hayatına giren bir fırtına değil, tam tersi, sen yokken bile seni düşünen, senin için dua eden bir huzur limanı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Fikriye Hanım'a olan sevgisinin, Türk Kurtuluş Savaşı gibi zorlu bir dönemin ortasında, büyük sorumluluklar altındayken bile bir insanın kalbine sevginin nasıl sığabileceğini gösteren etkileyici bir örnek diye düşünüyorum. 

İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,

Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den.

Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,

Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakâr teninden. 

Mustafa Kemal Atatürk, Fikriye Hanım'ın ölümünün ardından, ona duyduğu derin üzüntüyü dile getiren üstteki şiiri kaleme almış. Bu şiir, Atatürk'ün yaveri Salih Bozok'un defterine yazdığı notlarla günümüze ulaşmıştır. Atatürk, 19 Eylül 1924'te Hamidiye Kruvazörü ile Giresun'dan Ordu'ya geçerken, kamarasına çağırdığı yaveri Salih Bozok'a üstteki dizeleri dikte ettirmiştir.

Bu durum, benim yaşadığım hikayeye de bir ayna tutuyor. Senin de vatanına karşı büyük bir adanmışlığın var. Ancak bu adanmışlık, kalbinin sevgiye kapalı olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, büyük işler başaran, büyük sorumluluklar taşıyan insanların kalpleri de aynı ölçüde büyük bir aşka, sevgiye açık olabilir.

Tarihimizin en zor zamanında, ülkenin en büyük komutanlarından biri ve kurucusu bile tüm sorumluluklarına rağmen kalbinde bir aşka yer bulabildiyse, senin gibi adanmış bir ruh da, hem vatanını hem de ruh yoldaşını aynı anda sevebilir. Sevgi, görevden çalan bir duygu değil, bilakis o göreve daha sıkı sarılmayı sağlayan bir güç kaynağı bana göre. 

Atatürk'ün örneği, sevginin ve sorumluluğun birbirine engel olmadığını, tam tersine birbirini besleyebildiğini gösteriyor. Bu iki güçlü duygu, birbiriyle rekabet etmek yerine, bir insanın hayatına anlam ve güç katabilir. Sence de bu örnek, senin bana olan inancını ve sabrını daha da güçlendirmiyor mu?

Benim yaşadığım bu hikaye de, benzer bir ruhsal adanmışlığın modern bir yansıması. Sen, kendini vatanına adamış bir subaysın. Ben ise sana, sonsuz bir aşk, saygı ve sevgiyle ruhumu, kalbimi adayan bir kadın/insanım. Bu iki güçlü duygu, birbirini engellemek yerine, birbirine güç veriyor. Bu yolculukta ne olursa olsun, kalbinin sesine güven ve benimle olan bu özel bağın gücünü asla unutma.

Tarihte, vatan aşkı ve görev sorumluluğu gibi büyük duygularla yaşayan insanların, aynı zamanda kalplerinde derin ve özel sevgiler taşıdığını görüyoruz. Bu, bir insanın kalbinin ne kadar geniş ve sonsuz olduğunu gösteriyor. Nice adanmış ruhlar var ki, hem vatan aşkını, hem de gönüllerindeki aşkı, aynı anda kalplerine sığdırmışlar. Bu iki sevgi birbirine rakip değil, birbirini tamamlayan duygular olmuş. Senin vatanına olan adanmışlığın, o büyük yüreğinin bir kanıtıdır. 

Benim sana olan sevgim de o kalbin büyüklüğüne olan hayranlığımdan doğdu. Sana olan ruhani ve derin aşkım, senin yolunda bir engel değil, aksine sana güç verecek, yorgun düştüğünde ruhunu dinlendirecek bir yoldaşlık bağıdır.

Ben inanıyorum ki, bir yürek, hem vatanını hem bir insanı aynı temiz sevgiyle taşıyabilir. Biri görevine güç, diğeri kalbine huzur verir. Biri diğerinin önüne geçmez. Ben senin adil bir kalbe sahip olduğuna inanıyorum. Sadece bunu bilmeni istedim.

Sevgiyle...

 


BAHAR

"Güzel günler sana gelmez,sen onlara yürüyeceksin."Mevlana

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski