Anadolu’nun
küçük bir köyünde arkeolojik bir kazı yapılıyordu. Arkeologlar eski toprak kaplar ve ilginç mutfak eşyaları
çıkarıyorlardı toprağın altından. Kazıda çalışan öğrencilerden biri hocasına
seslendi heyecanlı bir şekilde:
-Hocam
burada birbirine sarılmış iki iskelet var. Gelip bir bakar mısınız? Hoca o
tarafa yöneldi ve öğrencisinin kazdığı
yere baktı. Birbirine sarılı bir şekilde iki iskelet toprağın içinde öylece duruyordu. Öğrencilerine dönerek:
-Çocuklar zannediyorum ki bu iskeletler hangi döneme ve
kime aitse yaşarken gömülmüş bunlar
buraya. Zarar vermeden çıkaralım da karbon testiyle kaç yıllık
olduklarını öğrenelim bakalım. Yakın zamana aitse belki köyde yaşayan
yaşlılardan bilgi alabiliriz bu konuda, dedi.
Öğrencilerinden Damla çok etkilenmişti bulunan bu
iskeletlerin görüntüsünden. Akşam üzeri kazıya paydos dediklerinde köyde
kaldıkları eve doğru yola çıktılar. Bu kazıya başladıklarından beri köylüyle
içli dışlı olmuşlardı. Köyde herkes onlara yardımcı olmak için birbirleriyle
yarışıyorlardı. Köyde 98 yaşında bir teyze vardı. Damla ara sıra onunla karşılaşıyordu.
Ayaküstü sohbet ediyorlardı bazen. Damla hızlı hızlı akşam yemeğini yiyip Emine teyzenin evine gitmek için aceleyle
çıktı evden.
Emine
teyzenin kapısına geldiğinde hava da kararmak üzereydi. Emine teyze yüzündeki
derin çizgilerle tebessüm ederek açtı
kapıyı.
-Buyur kızım
hoş geldin, dedi Damla’ya.
-Sağol Emine
teyze hoşbuldum.
-Hayırdır
kızım bir şeye mi ihtiyacın var. Sen hiç gelmezdin evime.
Damla
kadının yüzüne gülümseyerek baktı ve:
-Teyzecim,
sen bu köyde mi yaşıyorsun çocukluğundan beri?
-Evet kızım!
Sadece ben değil tüm ailem bu köyde doğdu yaşadı ve öldü, dedi.
Damla:
-Bu köyde
hiç birlikte gömülen çift oldu mu? Yani evli yada bekar farketmez. Sen şahit
oldun mu böyle bir olaya?
Emine
teyzenin yüzü hüzünle aşağı düştü. Kısa bir süre derin bir sessizlik oldu
odada.
-Kızım ne
diyeyim ben şimdi sana?
-Emine
teyzecim ne biliyorsan anlat bana. Bugün yaptığımız kazı alanında birbirine
sarılmış iki insanın iskeletlerini bulduk. Bir hikayeleri olduğundan eminim.
Hocamız kaç yıllık olduklarını anlamak
için test yaptıralım dedi. Ben sizin yaşınızdan dolayı bir şeyler
bilebileceğinizi düşündüm o yüzden size gelip sormak istedim.
İhtiyar
kadın düşünceli bir şekilde Damla’ya bakıyordu. Derin bir iç çekti ve konuşmaya
başladı:
-Yıllar önce
ben 10 yaşındayken, köyde abla diyerek peşinde dolandığım Sirena isminde bir
genç kız vardı…
*******
*****
***
*****
***
Ailesi
Sirena'yı kendinden yaşça büyük biriyle nişanlamıştı. Yüzü gülmeyen, gözleri solgun
bakan genç kızın içinde fırtınalar kopuyordu. Yüzü hiç gülmüyordu. Ama derdini
kimseye anlatamıyordu. Baba ataydı baba sözünün çiğnendiği ne zaman görülmüştü
ki? Peki ya ben diye düşündü. Benim hiç mi hakkım yok! Kendim için bir şeyler
istemeye ? Babam mutlu, annem mutlu, nişanlım demeye bile dilim varmıyor. O
adam mutlu! Peki ya ben?
Düğünün
olmasına 5 ay gibi bir zaman vardı. Sirena ne yapacağını bilemez bir halde, bir
çıkış yolu arıyordu kendine. Nişanlandığı adamı her gördüğünde kaçmak istiyordu.
Çok uzaklara gitmek ve o adamın yüzünü bir daha görmemek. Daha 20 yaşında gencecik
bir kızdı. Nişanlısı olacak adam nerdeyse babasıyla yaşıt gibi bir şeydi. O
adamın karısı olacağı düşüncesi beynini kemirip duruyordu.
Bir gün evlerinin karşısında bulunan okula yeni bir öğretmen tayin edildiğini duydu. Kasabada herkes bunu konuşuyordu. Kasabaya her yeni gelen insan herkeste merak uyandırırdı. Birkaç gün sonra okulun önünden geçerken birden donakaldı. Karşısında bir çift yeşil göz ona bakıyordu. Yüreğinde bir şeyler kıpırdadı. İçi içine sığmıyordu. Kim bu diye düşünürken bir el uzandı ona doğru.
-Merhaba ben Seyduna bu okula yeni tayin oldum.
Bir gün evlerinin karşısında bulunan okula yeni bir öğretmen tayin edildiğini duydu. Kasabada herkes bunu konuşuyordu. Kasabaya her yeni gelen insan herkeste merak uyandırırdı. Birkaç gün sonra okulun önünden geçerken birden donakaldı. Karşısında bir çift yeşil göz ona bakıyordu. Yüreğinde bir şeyler kıpırdadı. İçi içine sığmıyordu. Kim bu diye düşünürken bir el uzandı ona doğru.
-Merhaba ben Seyduna bu okula yeni tayin oldum.
Sirena
sadece bakıyordu konuşamıyordu.
- Ben, ben Sirena hoş geldiniz. Hayırlı olsun diyebildi. Sonra koşar adımlarla eve doğru ilerledi. Gece olduğunda Sirena yeni öğretmeni düşünmekten uyuyamadı. Uzun boylu yeşil gözlü ne hoş bir adamdı diye düşünmeden edemedi. Hele de o bakışları sanki o gözlerde yolunu kaybetmişti.
- Ben, ben Sirena hoş geldiniz. Hayırlı olsun diyebildi. Sonra koşar adımlarla eve doğru ilerledi. Gece olduğunda Sirena yeni öğretmeni düşünmekten uyuyamadı. Uzun boylu yeşil gözlü ne hoş bir adamdı diye düşünmeden edemedi. Hele de o bakışları sanki o gözlerde yolunu kaybetmişti.
Hiç uyumadan sabah oldu. Hemen pencereye koştu. Okulun kapısı evlerinden çok iyi görünüyordu. Perdenin arkasında Seyduna’nın gelmesini beklemeye başladı.
Az sonra beklediği okulun kapısında belirdi. Ona bakarken içinin ona doğru aktığını hissetti.
Bu duygu neydi anlayamıyordu. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Hiç bir erkeğe böyle hayranlık duymamıştı. Böyle şeyler hissetmek yakışıkalmaz diye öğretilmişti Sirena'ya. Bir kadın sadece evlendikten sonra kocasını sevmek zorundaydı. Bekarken sevmek de neymiş diyordu annesi her zaman.
Sirena okulun kapanış saatini sabırsızlıkla bekleme başladı. Hazırlandı onunla yeniden karşılaşabilmek için dışarı çıktı. Okulun önünden geçti fakat o ortalarda yoktu. Tam ilerlerken peşinden biri seslendi:
-Sirena beni mi bekliyordun?
Sirena
kızardı, bozardı ne diyeceğini bilemedi. Kalbi yerinden çıkacaktı sanki.
- Yok beklemiyordum başka işim var oraya gidiyordum, dedi.
- Yok beklemiyordum başka işim var oraya gidiyordum, dedi.
Seyduna:
-Sirena hiç iyi yalan söyleyemiyorsun, diyerek gülümsedi. Biraz konuşalım mı seninle ne dersin?
-Sirena hiç iyi yalan söyleyemiyorsun, diyerek gülümsedi. Biraz konuşalım mı seninle ne dersin?
Bu soruyu
duyunca birden ürperdi aklına babasının söyledikleri geldi. Nişanlı olduğu
gerçeğini bir kenara bırakması imkansızdı. Seyduna'ya cevap vermeden koşar
adımlarla oradan uzaklaştı.
Sirena, Seyduna'yı düşünmeden edemiyordu artık. Bazen bakışları dalıp gidiyor. Gözleri nemleniyordu. Yemek yiyemiyordu. gülemiyordu. Düğün tarihi gün geçtikçe yakınlaşıyordu.
Artık Seyduna ile karşılaşmaması gerekiyordu. Onu gördüğünde dünyayı unutuyordu.
Bu duygu genç kızın esir almıştı. Ne yapacağını bilemez bir halde köşeye sıkıştığını hissediyordu.
Sirena, Seyduna'yı düşünmeden edemiyordu artık. Bazen bakışları dalıp gidiyor. Gözleri nemleniyordu. Yemek yiyemiyordu. gülemiyordu. Düğün tarihi gün geçtikçe yakınlaşıyordu.
Artık Seyduna ile karşılaşmaması gerekiyordu. Onu gördüğünde dünyayı unutuyordu.
Bu duygu genç kızın esir almıştı. Ne yapacağını bilemez bir halde köşeye sıkıştığını hissediyordu.
Bir gün
annesi onu uzak bir akrabasına bir şey almaya yolladı. Yolda giderken yine o
sesi duydu:
-Sirena neden benden kaçıyorsun? Seninle konuşmamız lazım, dedi.
-Sirena neden benden kaçıyorsun? Seninle konuşmamız lazım, dedi.
Sirena:
-Ne söyleyeceksen söyle işim var gitmem gerekiyor, dedi.
-Sirena inat etme gel bir yerde konuşalım sana söyleyecek önemli şeylerim var.
Birbirlerinin gözlerine bakmaktan kendilerini alamıyorlardı.
-Ne söyleyeceksen söyle işim var gitmem gerekiyor, dedi.
-Sirena inat etme gel bir yerde konuşalım sana söyleyecek önemli şeylerim var.
Birbirlerinin gözlerine bakmaktan kendilerini alamıyorlardı.
Sirena:
-Ben nişanlıyım Seyduna. Eğer seninle konuştuğumu gören olursa yok ederler beni, dedi.
-Ben nişanlıyım Seyduna. Eğer seninle konuştuğumu gören olursa yok ederler beni, dedi.
********
******
****
Tags:
HİKAYELER