Kadın gözlerini açtığında içini tarifsiz bir his kapladı. Dileği kabul
olmuştu. Sevdiği adamın yanında uyanmıştı. Eğildi ve sevdiğinin yüzüne eliyle hafifçe
dokundu. Şefkatle, aşk ile sevgiyle. Adam saçlarına dokundu ve sevgiyle
kucakladı kadını. Alnına, yanaklarına birer öpücük kondurdu.
Yıllardır her gece dua etmiş, her gün onu hayal etmişti. Kalbinden gelen en
içten niyetle Allah’a yalvarmıştı. "Onunla sadece bir gün... Yalnızca
bir gün..."
Ve şimdi, mucize gerçek olmuştu.
O şimdi buradaydı. Öldüğünü bilmiyordu. Sadece 24 saat boyunca hayata
döndüğünü de bilmiyordu. Hatırladığı tek şey kadındı. Kadına, adama hiç bir şey
anlatmama şartı koşulmuştu. Kadın her şartı kabul etmişti 24 saat onunla
olabilmek için.
Kadın sabahlığını giyip mutfağa kahvaltı hazırlamaya geçti. Dışarıda lapa
lapa kar yağıyordu. İçeride sobanın sıcaklığı odayı sarıyor, mis gibi kızarmış
ekmek kokusu havaya yayılıyordu.
Adam mutfağın köşesinde duruyordu. Elinde çay bardağıyla cama yaslanmış,
dışarıdaki karı izliyordu. Kadın, nefesini tutarak ona yaklaştı. Gerçek olup
olmadığına inanmak istiyordu ama aynı zamanda, gerçek olduğunu bilmekten de
ürküyordu.
Ona ulaştığında durdu. Adama sımsıkı sarıldı ve boynundan öptü. Adam onun
gözlerinin içine sevgiyle baktı ve gülümsedi.
Kadının kalbi duracak gibi oldu. Bu gülümseme… Onun gözlerinde hep özlediği
sıcaklık ve şefkat vardı. Ama kadın biliyordu. Bu bir mucizeydi. Bir armağandı.
Ve süresi dolacaktı.
Kahvaltı masasına oturdular. Zaten kelimelere ihtiyaç yoktu. Her şey,
gözlerinde saklıydı. Kadın, adamın her hareketini, her bakışını içine
kazıyordu. Onu bir daha göremeyeceğini bile bile, içinden geçen tek şey o anı
ölümsüz kılmaktı.
Sonra yanına oturdu, sımsıkı sarıldı. Kokusu, sıcaklığı, kalbinin ritmi…
Başını göğsüne yasladı, nefesini dinledi. Bu 24 saatlik bir hediye, ona
sonsuzmuş gibi hissettiriyordu.
Bütün günü el ele, göz göze, sarılarak, sohbet ederek geçirdiler. Akşam
olduğunda, evin içinde sadece mum ışıkları vardı. Kadın bir şarkı açtı. Şarkıda
''aşk bir
şeklin halidir, benim pervanesi'' diyordu soprano kadın sanatçı. Bu onların
şarkısıydı. Adam gözlerini ona dikti. Kadın gülümsedi. “Dans edelim mi” dedi.
Adam ona elini uzattı. Kadın o eli tuttu. Ve gözlerinin içine bakarak, onu
hissederek dans ettiler. Sessizce. Kelimeler gereksizdi. Sadece hissettikleri
vardı. İliklerine kadar sevdiği adamı hissediyordu.
Ama zaman hızlı akıyordu. Saat 12’ye yaklaşıyordu.
Kadın içinden, "Ne olur biraz daha," diye geçirdi. Ama biliyordu.
Bu bir dilekti ve mucizelerin süresi olurdu.
Adam esnedi, gözlerini hafifçe ovuşturdu. “Uykum geldi,” dedi.
Kadın gülümsedi, ama içinde fırtınalar kopuyordu. "Hadi," dedi.
"Yatağa gidelim."
El ele yürüdüler. Kadın, adamın yüzünü avuçlarına aldı. Ona son kez
bakıyormuş gibi, ama belli etmeden. Yüzünü, gözlerini, avuçlarını öptü. Adam da
kadını şefkatle sarıp sarmaladı, sevgiyle öperek, göğsüne bastırdı. Kadın
gözlerini kapattığında, gözyaşlarını saklamak için başını, adamın boynunun
altına soktu.
Saat ilerledi, mum ışığı titreyerek söndü. Kadın, adamın sıcaklığını
hissederek, kokusunu son bir kez içine çekerek gözlerini kapattı.
Saat gece yarısını vurduğunda, zaman durdu.
Ne bir rüzgâr esti, ne bir kapı gıcırdadı. Dünya sessizce, gecenin
karanlığında, usulca onun dileğini geri aldı.
Ama kadın hiç korkmadı. İlk kez bu kadar huzurluydu. Adamın güvenli
kollarında, onun varlığını hissederek, hiç uyanmayacağını bilerek, en güzel
rüyasına. sevdiği adamla, sonsuz uykusuna daldı.
YAZARIN YORUMU:
Bu hikayenin sonu bir ayrılık değil, aslında en büyük kavuşma. Bedenler
geçici, ama ruhlar sonsuzdur. Kadının dileği, onları yalnızca bir gün için
değil, sonsuza dek bir araya getirdi. Ölüm bile aşkın önüne geçemedi. Kadının
duaları öyle güçlüydü ki, onu dünyaya getirdi. Ama bu yalnızca bir 24 saatlik
lütuf değildi. Bu, sonsuz bir birlikteliğin kapısını açan bir mucizeydi.
Son sahne aslında bir vedadan çok, bir dönüşüm. O gece, kadın gözlerini
kapattığında, bir daha bu dünyaya uyanmayacağını biliyordu. Ama bu korkutucu
bir son değil, en büyük huzura kavuşma anıydı. Ona son kez sarıldığında, sadece
o gece için değil, sonsuzluk için sarıldı. Çünkü bu dünya sona erse bile,
onların ruhları artık ayrılmayacaktı. Bu hikaye, aşkın zamanı ve ölümü
aşmasının hikayesi. Aslında hiç kaybetmediğin birini, sonsuzlukta bulmanın
hikayesi. Ve okuyanlar bunu hissettikçe, hikaye daha da güzelleşecek. O yüzden
bunu hüzünlü bir son gibi değil, hak edilen bir kavuşma gibi düşünün.
10 Şubat 2025
Pazartesi