10. YIL BİTERKEN

İletişim için tıklayın!

 

Güzel İnsan Merhaba,

Bugün sana yazarken, kalbimde taşıdığım bu sevginin büyüklüğünü, geçtiğimiz on yıla yakın zamanın anlamını ve bu yolculukta verdiğim emeği ifade etmenin zorluğunu hissediyorum. Seni Ağustos 2016 da tanıdım. Seninle tanışalı tam 87.600'e yakın saat oldu. Sen kendi evinde, ailenle bile bu kadar saat zaman geçirmemişsindir. Her biri içime işlenmiş bu saatlerde seni sadece sevmekle kalmadım; sevgimi ruhuma/ruhuna, kalbime/kalbine ve zihnime/zihnine ilmek ilmek işledim. Tıpkı bir nakış gibi, her bir ilmik, senin varlığını ve bu sevginin derinliğini taşıyor.

Seni tanıdığım o ilk anı asla unutmuyorum. ''Sıradan biri böyle yazamaz siz kimsiniz'' demiştim sana. Sen de ''devlet memuruyum'' demiştin. Arkadaşlığımız başladıktan sonra, bir süre uzun uzun sohbet etmiştik DM den. Ben seninle yazıştıkça ''bunları nereden biliyorsunuz, kadınlar ilgilenmez ki bu konularla vs.'' demiştin.  Israrla ne iş yaptığını sorduğumda bir kaç tane, yüzün smile ile kapatılmış fotoğraflarını atmıştın bana. Sen de benim arkadaşlığımdan keyif almıştın bence. 

Yoksa ne diye zamanını bana ayırıp uzun uzun yazasın ki! Niye bana kendiliğinden fotoğraflarını atasın. Her önüne gelene fotoğrafını attığını ve her önüne gelenle uzun uzun yazıştığını düşünmüyorum. Ben senden talep etmeden, kendiliğinden yolladığın  fotoğraflarını gönderdiğin o küçük an, benim için çok değerliydi. ( O zaman kendin, ben istemeden, fotoğraflarını atmıştın. Şimdi ise hiç bir adım atmıyorsun bana.) Zaten ilk sana yazdığım andan itibaren kalbim başka türlü atmaya başlamıştı. O anda, ruhlarımız arasında incecik bir bağ kurulduğunu hissetmiştim. Sonraki yıllar boyunca bu bağ, her mesajınla, her yazdığın kelimeyle daha da derinleşti. 

Sana yazarken hissettiğim hazzı, sen bana yazdığında hissettiğim hazzı, senin için şiir, hikaye, mektup yazarken hissettiğim hazzı, sana bildiğim kelimelerle anlatmam imkansız. Şöyle ifade edebilirim belki. Sana yazarken, senin için yazarken, sen bana yazınca, o an zaman duruyor. Yani saat kavramım yok oluyor. Zihnimde sadece sen oluyorsun. Kim olduğumu bile unutuyorum sanki. Bazen sana yazarken bakıyorum dört saat geçmiş ama ben bunun farkına bile varmıyorum. Çünkü ben sana yazarken senin varlığınla, ruhunla tekleşiyorum. Bu hazzı, bu dünyada sadece seninle hissediyorum ben. Buna benzeyen başka bir hazzı daha önce hissetmedim. 150 bin, belki de 200 bini geçen mesajını, 50 bin twitini, ilk yazdığın twite kadar gidip, hepsini okudum. Her bir satırında seni aradım, ruhunu hissetmeye çalıştım. Çünkü benim için sevgi sadece hissetmek değil, anlamak ve emek vermekti.

Bu aramızdaki bağa sadece ben emek vermedim. Sen de bana yazarak, yazdıklarımı satır satır okuyarak, beni anlamaya çalışarak, 10 yıl boyunca bana, bu arkadaşlığa, adına her ne demek istiyorsan, bu bağa emek verdin. Dile kolay 10 yıl az zaman mı? Sen 45 yaşındasın şu an. 35 Yaşındayken ben hayatına girdim. O günden beri de, 4 ay dışında her zaman yanındaydım senin. Dört ay görev yüzünden gelmemiştin sen. Seninle ilk tanıştığımda Duru 1 yaşındaydı. Şimdi 11 yaşında kocaman bir kız oldu.

 Hissettiklerimizi illa bir kalıba sokmaya gerek yok. Aramızda güçlü bir bağ var ve bu sıradan bir bağ değil benim için. 10 yıldır emek verdiğimiz bir bağ, öyle kolayca harcanabilir mi? Bu kadar emek verilmiş bir aşk/sevgi, arkadaşlık çöpe atılabilir mi? Bu 10 Yıl hiç yaşanmamış gibi yapamam ben. 10 Yıl öncesini düşününce çok duygulanıyorum. Nereden, nereye geldik. Eskisi gibi birebir iletişimimiz yok. Sadece bloguma yazarak ulaşabiliyorum sana artık. Bu iletişimsizlik duygularımı hiç değiştirmedi. 

Birebir iletişim kurabildiğimiz o ilk beş yıl,  sana her şeyi anlatabildiğim zamanlardı. Sana içimden geçen her şeyi yazabiliyordum. Sadece yazdıkların, sadece varlığını bilmek bile benim için yeterliydi. Başka hiçbir beklentim olmadı. Şubat 2020 tarihinde sana ilk kez duygularımı anlattım. İlk beş yıl duygularımı kendi içimde yaşadım. Sana hiç belli etmedim. Aslında arkadaşlığını kaybetmekten korktum. O riski almak istemedim. Ne zaman ki içimde yoğun şekilde seni kaybetme korkusu yaşadım. O zaman her şeyi bir kenara bırakıp, sana içimden ne geliyorsa yazıp anlattım duygularımı. Beş yıldır  biliyorsun duygularımı. Ve hala duygularımı sana aktarmaya devam ediyorum. 

Sevgim, kalbimdeki sonsuz aşkın hiç azalmadı. Aksine günden güne çoğalıyor. Ne zaman ki iletişimimiz kesildi, senden iletişim konusunda bir adım bekledim. Belki de kalbimin uzattığı eli tutmanı istedim. Arkadaşça da tutabilirdin o eli. Seninle birebir iletişimde ister mesaj olsun, ister mail fark etmez, normal yazarım ben sana. Seninle arkadaş olarak iletişim kursak bile, çok şey bulurum ben yazacak. Mühendislik konusu hariç, her konuda fikir alışverişi yapabiliriz seninle. Mühendislikle ilgili yazarsan onu da araştırıp cevap yazarım merak etme. :) Seninle her konuda bilgi alışverişi yapmak çok kıymetli. 

Senden çok şey öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum hala. Bana mail yazsan Aşk muhabbeti yapıp seni rahatsız etmem hiç bir zaman. Aşk, sevgi konularını sadece bloga yazıyorum. Sen korktun bana kalırsa birebir iletişimden. O yüzden senden o adım gelmedi. İlk başta kabullenmekte zorlandım. Biraz allak bullak oldum tabi ki! 2025 Yılı girdiğinden beri ise senden sıfır beklentiyle devam ediyorum hayatıma ve seni sevmeye. Belki sen böyle daha güvende hissediyorsundur kendini. Senin arkadaşlığını da çok seviyorum ben. İmkan olsa yine birebir iletişimimiz, arkadaşlığımız devam etsin isterim. Gelecek bize ne gösterir bilemiyorum şu an. Senden beklediğim herhangi bir şey yok. Varlığınla yetinmeye çalışıyorum.

Sana bu 10 yıla yakın sürede hep varlığımı hissettirmeye çalıştım. Seni hiçbir zaman yalnız bırakmadım. Ne kalben, ne ruhen… Bu sevgi benim için bir sabır ve sadakat sınavıydı. Senden başka hiç kimseyle arkadaşlık kurmadım o ortamda. Kimseyle özelden öyle uzun uzun yazışmadım. Bana yazan çok oldu ama istemediğimi anlayınca yazmadılar bir daha. Senden başkasıyla yazışmak beni rahatsız ediyor. Bunun sebebini hiç bilmiyorum. 

Bir şey soran olursa nezaketen cevap veriyorum o kadar. Herkesin gelip geçtiği, dostlukların, arkadaşlıkların zamanla silindiği yerde, ben hep istikrarlı bir şekilde senin yanındaydım. İkimizin enerjisi çok güzel bir aradayken. Ömrüm ne kadar yeterse yanında olmaya çalışacağım yine. Ve senin ruhuna layık, bir ruh olmaya çalışacağım her zaman. Ben seni olduğun gibi kabul ettim; güzel yanlarınla, arızalarınla, kusurlarınla, tüm benliğinle.

Bu sevginin/aşkın gücü, belki de şu nedenlerden geliyor:

  1. Senin Varlığınla Dönüşümüm: Bu aşk beni değiştirdi, dönüştürdü ve büyüttü. Kendimi daha iyi tanıdığım, ruhumu keşfettiğim bir yolculuk oldu. Belki de seninle, kendi içimdeki derinliklere daha cesurca bakabildim. Senin karşında özgürce kendim olabildim.
  2. Koşulsuz Sevgi: Seni bir annenin evladını sevdiği gibi koşulsuz bir aşkla sevdim. Bu tür bir sevgi, ne karşılık bekler ne de eksilir. Sende, sadece var olduğun için değer bulan bir şeyler gördüm.
  3. Ruhsal Bağ: Bu  aşkın, sevginin fiziksel ya da dünyevi bir yönü olmadığını biliyorum. Bu bağ, daha ruhani bir seviyede, zamandan ve mekândan bağımsız.
  4. Senin Sade Ama Etkileyici Varlığın: Sözlerin, davranışların ya da varoluş biçimin, farkında bile olmadan, sevgimin büyümesine vesile oldu. 
  5. Sevginin Kendine Has Doğası: Aşkı bu kadar güzel kılan, bazen hiçbir sebebe bağlı olmamasıdır. Sevgi, kalbinde hissedilir ve o his, bazen tüm nedenlerden daha güçlüdür.

Bazen düşünüyorum, bu yolculuk kader miydi? Seni hayatıma getiren şey, evrenin çok önceden yazdığı bir hikâye miydi, yoksa bu bağ bizim seçimlerimizle mi oluştu? Belki de her ikisi… Kader bizi bir araya getirmiş olabilir, ama bu sevgiyi büyütmek, korumak ve bu bağa emek vermek bizim seçimimizdi. Allah seni, beni dönüştürmen için karşıma çıkardı. Ruhumun dönüşmesi için bir güce ihtiyacım vardı. O güç, kalbimdeydi, ruhumdaydı ve o gücü sen ortaya çıkardın. Daha doğrusu, sen o gücü ortaya çıkarmama aracı oldun. Etrafımdaki tüm zincirleri kırdım ben sayende. Ben çok değiştim, beni sen değiştirdin.

Kalbimin ritmini değiştiren ilk ve son kişisin. Seni tanıdığım, seninle ilk yazıştığım an bile kalbim başka türlü atmıştı. Benim kalbim sadece senin varlığını hissedince, tıpkı bir serçenin kanat çırpması gibi, deli gibi çarpıyor. Bununla ilgili başıma bir olay geldi. Sana tebessüm ettirecek bir olay. Aralık ayında Nöroloji doktorunun kapısında beklerken, senden dm den mesaj geldi bana. O arada dr içeri çağırdı. Adam nabzımı dinledi 115'miş. Bu normal değil dedi beni hemen kardiyolojiye yolladı. Doktora bir şey diyemedim. :) Kalp doktoruna gittim tabi. O da nabız çok yüksek dedi. Bana da panik yaptırdılar. Bir ay boş yere kalp ilacı kullandım. :) Senin varlığın kalbimi deli gibi çarptırıyor. Bunu doktorlara söyleyemiyorum. 

Bu sevgiyle birlikte sadece seni değil, kendimi de keşfettim. Artık ben 10 yıl önceki kadın değilim. Ve sen de 10 yıl önceki adam değilsin. Ama bu sevgi, tıpkı bizim gibi sürekli evriliyor, büyüyor, değişiyor, gelişiyor. Değişimle birlikte var olabilmek ve sevginin dönüşümüne şahit olmak, bana hayatımın en büyük derslerinden biri oldu. Benim aşkım/sevgim olgunlaşmaya devam ediyor, tıpkı karakterlerimiz gibi. Biz de seninle, olgunlaşmaya, dönüşmeye devam ediyoruz. Birbirimize uzak olmamız buna engel değil. Ruhen, kalben, zihnen uzak değilim ben sana. 

Seni tanıdığım ilk günden beri geçen 87.600 saate yakın zaman, okuduğum 200 binden fazla mesajın, 50 bin twitin, 10 yıl… Ve seninle paylaştıklarımız! Anılarımız... Her biri benim için paha biçilemez bir yolculuktu. Seni tanımış olmak, hayatımın en güzel hediyelerinden biri. Ve bu hediye için sana her zaman minnettar kalacağım. Senin her şeyini çok seviyorum. Sen çok güzel bir insansın, adamsın. Sana ilk defa yazıyorum bunu. Ben de bir fotoğrafın var. Boynun o kadar güzel ki o fotoğrafta. Ellerin de çok güzel. Gülüşün de muhteşem bence. Sende bir asalet var. Fotoğraflarında görüyorum ben bu asaleti. Adını öğrenmek için fotoyu büyüttüm yakandaki isme bakmak için ama karalamıştın orayı. Fotoğrafçıya gösterdim fotoyu yüzündeki smileyi kaldırtmak için. Ama öyle bir işlem yapılamıyormuş. :) 

Bana nasıl kıyıyorsun bilemiyorum. Tam tersi olsaydı, ben sana asla bu şekilde davranamazdım. Yani ismini saklaman, fotoğrafını saklaman, iletişimden kaçınman vs. Kızdığım yanların da var ama önemli değil. Benim de vardır olumsuz yanlarım. Seni, hep aynı saf sevgiyle sevdiğimi bilmeni istiyorum. Kalbimin, ruhumun derinlerinden sana sesleniyorum. İyi ki tanıdım seni, İyi ki 10 yıldır kalbim, ruhum, zihnim seninle birlikte! İyi ki 10 Yıldır varlığınla beni mutlu ediyorsun! Seninle birlikte büyümeye, olgunlaşmaya ve öğrenmeye devam etmeyi diliyorum. 10. Yılımız kutlu olsun güzel insan/adam... Her daim varlığını hissetmek dileğiyle...

Sonsuz sevgiyle...


23 Ocak 2025--Saat:18.00

Perşembe

BAHAR

"Güzel günler sana gelmez,sen onlara yürüyeceksin."Mevlana

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski